Atilla KÖPRÜLÜOĞLU

Atilla KÖPRÜLÜOĞLU

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

“KOMONİST MASASI "NDAKİ NÂZIM HİKMET

A+A-

Dünya Şairimiz

121 Yaşında...

 

“KOMONİST

MASASI "NDAKİ

NÂZIM HİKMET

 

“Önce insandır.

Sonra şairdir.

Daha sonra vatanseverdir.

En sonra da komünisttir.”

(Sosyolog-Akademisyen Emre Kongar)

 

Emniyet’te, özellikle komünizmle mücadele ya da komünist faaliyetlerin takibi amacıyla kurulan birimdi “Komünist Masası Amirliği”; kimi zaman “Kısım II Amirliği”, bazen de “Kısım III Amirliği” ismini alırdı.

Bazen de "K Masası"...

 

****

Kitapta yer alan ilk takip raporundan söz edelim...

Polis Memuru İmdat, Ankara emniyetinde "Komünist Masası"nda çalışır, işi gücü fiziki olarak “komonist şahısları” takip etmek, işini bitirdikten sonra da daktilonun başına geçip, sonra da “Kısım  III.Amirliğine” diye rapor yazmaktı.

“Tescilli komonist” Nâzım Hikmet’in Ankara’ya geldiğinde, temasları ve içeriğini toparlamak da ondaydı.

Tarih; 29 Mayıs 1937.

İşte polis İmdat’ın raporundan notlar; “tarassudu emir buyrulan komünist nazım hikmet adındaki şahsı göz önüne almak üzere yatıp kalktığı İstanbul oteline gidildi (…) şahıs saat 14.00 raddelerinde halk partisinde bulunan iş bakanı şükrü kayayı ziyaret ederek yarım saat görüştü. 5 katip ile de temas etti. sonra otobüsle matbuat umum müdürlüğüne giderek vedat nedim, şevket turgut, münir müniple görüştü. sonra oteline avdet etti…” 

Polis İmdat'ın ikinci gün raporu;

""bu gün ise (29-5-937 cumartesi) saat 10-30 da otelden çıkarak alelacele halk partisine girip başkâtip ziya ile bir saat görüştükten sonra saat 11-30 da filmci kenan ile birlikte dışarı çıkıp çok samimi surette konuşa konuşa İpekiş mağazasına gelerek elbiselik bir kumaşın fiyatını sorduktan sonra çıkıp burada Kenan’dan ayrılarak Yenişehir otobüsüne binerek doğruca yukarıda arz ettiğim merhum saylavın evine gittiği ve burada öğle yemeğini yedikten sonra bu saylavın oğlu ve adının Oktay(Oktay Rıfat) olduğu öğrenilen bir gençle saat 15-15 de evden çıkıp otobüsle Taşhana indikleri ve oradan doğruca maçı seyretmek üzere stadyuma inerek…"

 

****

Attığı her adım takip ediliyor ve bunu bilerek yaşıyor şair.

Enteresandır;

Nâzım, yurt dışına kaçışını son anda plânlıyor ve kendisini takip eden polisler -evinin önünde arabada uyurken- kaçıyor. Devlet, Nâzım’ın kaçısını Bükreş Radyosu yayınıyla öğreniyor.

İşin ilginci, raporlara göre Nâzım İstanbul'da yaşasa da  kacışını Ankara Valiliği, İstanbul’a bildirmiş...

 

****

O günlerde mevcut yönetim, komşu SSCB’nin “komünizmi yayma çabalarına karşı durma” amacıyla bu ideolojiyi "en zararlı akım" belirlemiş,  komünistler de sürekli takipli, tutuklanan, hapse atılan kişiler olmuştu.

1921 'de SSCB ziyaretinden sonra komünizme inanan

Türkiye Komünist Partisi(TKP) çizgisini benimseyen 

Nâzım Hikmet de hedefti, sürekli takip edilen komünistlerin en başında gelen isimdi.

Kitaptaki belgeler, fişler, raporlar; "Komonist Şair" Nâzım’ın ve temsil ettiği anlayışın, devletçe nasıl algılandığını ve nasıl baskı altında tutulduğunu göstermesi açısından tarihi nitelikte...

 

****

Her dönemin "sakıncalısı" sayılandı Nâzım Hikmet.

Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da Milli Şef İnönü döneminde de, Demokrat Parti iktidarı döneminde de Nâzım hep devletin takibinde. Ölünceye kadar sürüyor takip.

Hatta öldükten sonra da 2000’lerin başına kadar yasaklı bir şair...

 

****

Meslektaşımız Tolga Şardan, Nâzım hakkındaki emniyetteki gizli belgelere, fişlere ulaşmayı başarmış, “Komonist Masasındaki Nazım Hikmet” ismiyle de kitaplaştırmıştır.

Kitapta o belgelere, içeriklerine de bol bol yer vermiş.

Bugüne kadar hiç yayımlanmamış

“çok gizli” ibareli o fişler, o raporlar ki;

“Nâzım ve ideolojisinin devletçe nasıl algılandığını ve nasıl baskı altında tutulduğunu” göstermesi noktasında tarihsel nitelik taşımakta...

Ailesinin, oğlunun, dostlarının bile takibe alındığı, evlerinin gözetim altında tutulduğunu gösteriyor takip fişleri…

Eşleri, sevgilileri, arkadaşları, onların da arkadaşları, Nazım’ın mektup arkadaşları, cezaevinde onunla sohbet edenler bile izleniyordu…

Nâzım takibiyle birlikte, onun şiirlerini okuyanlar, kitaplarını evlerinde bulunduranlar yıllarca devletçe potansiyel birer suçlu görüldü, takipte de tutulmalıydı.

Düşünün, oğlunun doğumu dahi izlenmişti. Nâzım şiirlerinin basılı olduğu gazetelerden yapılmış kese kağıtları bile toplanıyordu.

(Nâzım gibi, komünizme, sola inanmış, devrimci kimlikli kim varsa bu takiplerden geçti, işkence gördü.

İşte Rıfat Ilgaz, ‘Karartma Geceleri’nde yazmadı mı bu takip-tarassudu?

Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Abidin Dino, Asaf Halet, Serteller, Enver Gökçe, Hasan İzzettin Dinamo, Attilâ İlhan, Suat Derviş, Ahmed Arif, Kemal Tahir, Ruhi Su da sürekli polis takibindeydi)

“Komonist Masası’ndaki Nazım Hikmet”, şairin ilk komünistlik yıllarından ölümüne kadar ceberrut devletin yürüttüğü titiz takibin(!) ilk kez gün ışığına çıkan belgelerinin bir bölümünü kullanarak hazırlanmış.

Belgeler, ozanın hayatının “devletin gözünden” aktarıyor. Mutlaka okumanızı öneririm.

 

****

Gökçer Tahincioğlu da kitap hakkında şu tespitleri yapmış;

"Deneyimli gazeteci Tolga Şardan, Nâzım Hikmet’in ideolojik tercihleri nedeniyle sürekli takipte olduğunu çok net biçimde aktarıyor ancak bununla da yetinmiyor.

İktidarların, devletin bu takiplerini nasıl dönemsel olarak kullandığını Nâzım Hikmet’in yaşamı üzerinden aktararak, siyaset-devlet ilişkisine de mercek tutuyor...

Ayrıca Türkiye siyasi hareketinin Vâlâ Nureddin, Şevket Süreyya Aydemir, Aka Gündüz, Zeki Baştımar, Doktor Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir, Mihri Belli, Vedat Türkali, Orhan Kemal, Zekeriya Sertel gibi önemli isimleri de yer alıyor kitapta...

 

**** 

 

Nâzım evrenselleşmiş olsa da “memleketine hasret ve dışlanmış” biçimde dünyaya veda etti. Ölümünden sonra en milliyetçi liderler bile kurultaylarında, kongrelerde, toplantılarda onun şiirlerini okudular. Ama onun gördüğü muamele!

Memleket sevdasıyla dolu olmasaydı bile Nâzım’a bunların yapılmaması gerekiyordu.

Yazarın dediği gibi;

Milli Mücadele’yi anlatmasaydı, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülmek istemeseydi, bunca memleket sevdasıyla  dolu olmasaydı bile Nazım’a bunlar yapılmamalıydı.(Kimbilir, belki de o köy mezarlığına gömülseydi ziyaretçileri de takipli olacaktı, fişlenecekti…)

 

****

Peki o ne yaptı?

“Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkı'nda,

Ne sen bunun farkındasın,

Ne polis farkında” dedi.

”Yaşamayı ciddiye aldı”,

“Enfarktımında  yüreğimin,

Alnımın çizgilerindesin memleketim. Memleketim. Memleketim” diye inledi yıllarca sürgünde...

“Yaşamak bir ağaç  gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”yi yazdı “Davet”te.

“Seviyorum seni.

Yaşıyoruz çok şükür'’ der gibi” ile sevdalar,

“Güzel günler göreceğiz” ile de umut , iyilikler bıraktı bize…

#NâzımHikmet

Bu yazı toplam 221 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.